Bölge İdare Mahkemesi Kararı - Ankara BİM, 7. İDD, E. 2017/169 K. 2017/251 T. 20.9.2017
İSTEMİN ÖZETİ :Davacı şirketin, 158.370,00-TL idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın 30.03.2016 tarih ve 2016/163572 sayılı kararının iptali istemi ile açılan davada; davanın reddine ilişkin olarak Ankara 15. İdare Mahkemesi'nce verilen 24/02/2017 gün ve E:2016/2590, K:2017/641 sayılı kararın, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ :Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek, istinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmuştur.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Kanun'un 17/2 maddesi uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyip, 2577 sayılı Yasanın değişik 45. maddesi hükmü gereği dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Dava, davacı F1 Inc'nin 158.370,00-TL idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın 30.03.2016 tarih ve 2016/163572 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlemesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadale Edilmesi Hakkında Kanunu'nun 8/A maddesinde; " (1) Yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden bir veya bir kaçına bağlı olarak hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Başbakanlık veya millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili bakanlıkların talebi üzerine Başkan tarafından internet ortamında yer alan yayınla ilgili olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verilebilir. Karar, Başkan tarafından derhâl erişim sağlayıcılara ve ilgili içerik ve yer sağlayıcılara bildirilir. İçerik çıkartılması ve/veya erişimin engellenmesi kararının gereği, derhâl ve en geç kararın bildirilmesi anından itibaren dört saat içinde yerine getirilir.
(2) Başbakanlık veya ilgili Bakanlıkların talebi üzerine Başkan tarafından verilen içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı, Başkan tarafından, yirmi dört saat içinde sulh ceza hâkiminin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde, karar kendiliğinden kalkar.
(3) Bu madde kapsamında verilen erişimin engellenmesi kararları, ihlalin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL,vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verilir. Ancak, teknik olarak ihlale ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi yapılamadığı veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla ihlalin önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak erişimin engellenmesi kararı verilebilir.
(4) Bu madde kapsamındaki suça konu internet içeriklerini oluşturan ve yayanlar hakkında Başkan tarafından, Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur. Bu suçların faillerine ulaşmak için gerekli olan bilgiler içerik, yer ve erişim sağlayıcılar tarafından hâkim kararı üzerine adli mercilere verilir.Bu bilgileri vermeyen içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, üç bin günden on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(5)Bu madde uyarınca verilen içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararının gereğini yerine getirmeyen erişim sağlayıcılar ile ilgili içerik ve yer sağlayıcılara Başkan tarafından elli bin Türk lirasından beş yüz bin Türk lirasına kadar idari para cezası verilir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğünü düzenleyen 10.maddesinde;
" 1-Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları sözkonusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
2- Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir " hükümleri yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Zana kararında, "...PKK'nin ulusal kurtuluş hareketini destekliyorum. Katliamlardan yana değiliz, yanlış şeyler her yerde olur. Kadın ve çocuklar yanlışlıkla öldürüyorlar...." şeklindeki açıklaması sebebiyle iç hukukta yasanın suç saydığı fiili övmek, kamu emniyetini tehlikeye düşürmek suçlarından mahkum edilmesini incelerken röportajda kullanılan ifadelerin çelişkili olduğunu, Türkiye'de Güneydoğu bölgesinde o dönemde yaşanan olaylar dikkate alındığında ve başvurucunu bölgede etkili biri olduğu dikkate alındığında bu açıklamaların ortamı daha da gerecek nitelikte olduğunu, bölgede kanlı eylemler gerçekleştiren PKK'yı ulusal kurtuluş örgütü olarak tanımlamanın da Türkiye'nin ülke bütünlüğüne tehlike teşkil edecek nitelikte olduğunu belirterek mahkumiyetin demokratik toplumda baskın toplumsal ihtiyaca cevap verecek ölçüdeolduğuna karar vermiştir." " Yasanın cürüm saydığı bir fiili savunma Zana/Türkiye davası25.11.1997"denilerek " kamu emniyetini tehlikeye düşürmek, iç hukukun suç saydığı fiileri övmek" eylemininifade özgürlüğü olarak kabul edilemeyeceği açıkça belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru neticesindeki kararları da aynı yönde olup, " Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü mutlak ve sırsız değildir. Bu bağlamda düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü kullanılırken bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınılması gerekir. (AYM Karar tarihi: 02.04.2014)" denilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; "X1" adlı twitter hesabında (URL) terör propogandası yapıldığı, devletimizin terörle mücadelesinin aşağılandığı, PKK ve aynı terör örgütünün isim değiştirmiş türevlerinin eylemlerini haklı ve zararsız göstermek amacıyla paylaşımlarda bulunulduğunun tespiti üzerineiçerik çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi talebinde bulunulduğu, hesaptan yapılan paylaşımların;
"onlarca insanın ölümün bizzat sorumlusunun ve aklayıcısının aynı olduğu yere VATAN değil, SÖMÜRÜ CEHENNEMİ denir!!!",
"faşist devlet çek artık ellerini KÜRDİSTAN'dan!!! Link:firatnews.com/news/guncel/de...)"
"çok adi bir devlette yaşıyorum biliyorum ama, susma artık lanet vatandaş susma!!!",
"Hendekler öyle kalmayacak. Hendeklerin arkasında yeni bir YPG yaratılıyor. Devlet, bu kış karlar hiç erimesin diye bütün tanrılara dua edecek"
"Herkes konuşur 'siz' yaparsınız ve haklısınz sen ben yok türkiye var 'alçak bir türkiye', alçak bir halk, alçak bir hükümet, alçak bir medya! "
"Devlet Denen Törer Örgütü- K1 Link: X2 aracılığıyla"
"Çekip gitmek gerekiyor buralardan, kan gölünden kaçış değil aksine; iyice kana bulanmak için. Yaşama mecbur kalmaktansa yaşatmak için belkide"
"Katliamın yıldönümünde yaptığı adaletsizliği örtmek için yeni katliam ve provakasyonlar yapan LANET'e DEVLET denir #unutmaroboski#cizre"
"Dicle'nin toprağında eceliyle ölüm diye bir şey yoktur, öldürme vardır, cinayet vardır."
"Retweet (X3): Sosyalizmde ısrar insan olmakta ısrardır. K2 (yazı altında SEROK APO great kurdisin leader yazılı ve Öcalan'ın silüetini içerir kapak resmi yer almaktadır)
"Retweet (X4): Biji Berxwendana YPG, Biji Berxwenda YPG (altında teröristlerin görüntülerini içerir video yer almaktadır"
"Retweet (X5: 'Lice'de kalekola karşı dağlara akın eden halk, günlerdir görk direniş yürütüyor' yazısı altında polis aracının yakılması görüntüleri yer almaktadır) şeklinde açıkca terörü öven, terör propagandasını yapan, halkı düşmanlığa, şiddete ve silahlı isyana tahrik ve teşvik eden paylaşımların yapıldığı ve bahsi geçen hesap içeriklerinin 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 8/A maddesine aykırı olduğunun tespiti üzerine bu içeriklerin yer sağlayıcısı olan davacı şirketin Türkiye'deki vekiline belirlenen (URL) adresindeki hesabın içeriğinin çıkarılması ve erişimin engellenmesi kararı ve bu kararın uygulanmaması halinde aynı hüküm uyarınca adli ve idari işlem başlatılacağı ihtarının 25/07.2015 tarihinde bildirildiği, aynı madde kapsamında 24 saat içinde Gölbaşı sulh Ceza Hakimliği onayına sunulan kararın 27.07.2015 tarih ve 2015/646 D.iş sayılı kararı ile bahsi geçen URL adresinin içeriklerinin "yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesine bağlı olarak içeriğin çıkarılmasına/erişimin engellenmesine dair tedbir kararının 5651 sayılı Kanun'un 8/A maddesinin 2. fıkrası uyarınca onaylanmasına" karar verildiği, mahkeme kararına rağmen sözkonusu URL adresinin aynı halinin devam ettiği, içeriğinin çıkarılmadığının tespit edilmesi üzerine 27.07.2015 tarihinde davacı vekiline "Başkanlık tarafından tarafınıza 5651 sayılı Kanun'un 8/A maddesi kapsamında gecikmesinde sakınca bulunan hal kapsamında bildirilen içerik çıkartılması kararı Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliği'nin 25.07.2015 tarih ve 2015/646 D.iş sayılı kararıyla onaylanmıştır" şeklinde ikinci bir uyarının yapıldığı, ancak Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliği'nin bu kararına yasal süresi içinde itiraz edilmediğinden ikinci uyarı sonrasında yapılan kontrollerde bahsi geçen URL adresindeki içeriklerin çıkarılmadığının tespiti nedeniyle 30.03.2016 tarihinde davaya konu idari para cezası uygulanması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacı tarafından, şirketin merkezinin Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunması nedeniyle Türk kamu düzeninden bağışık tutularak kamu hukuku rejimine tabi kılınmaması gerektiği iddia edilmiş ise de; hukukun temel alt başlıkları olan Kamu-Özel Hukuk ayrımının uluslararası hukukta da önem arz ettiği, kural olarak özel hukuk taraflarca bir devletin hukuk rejimine bağlı tutulabilirken, kamu hukuku rejimi için böyle bir belirlemenin yapılamadığı, dolayısıyla kamu hukuku devletlerin egemenlik haklarından doğan yetkilerinin bir sonucu olup, bu halde bir gerçek veya tüzel kişinin mensup olduğu ülke dışındaki bir ülkede faaliyet gösterirken tabi olmak istediği kamu hukuku rejimini seçmesi veya böyle bir rejimin tek taraflı olarak belirlenmesi mümkün olmadığı gibi erişimde bulunmasını sağlamak suretiyle bir ülkede hizmet veren şirketin hizmet sunduğu yerin hukuk düzenine tabi olmaması da beklenemez.
Yine, davalı idarenin yetkili olmadığına yönelik iddiaya ilişkin olarak, Kabahatler Kanun'unun 8.maddesi gereğince yer bakımından uygulamalarda Türk Ceza Kanunu'na atıf yapılmış olup, 8.maddesi'nin 1. fıkrasında; " Türkiye'de işlenen suçlar hakkında Türk Kanunları uygulanır. Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye'de işlenmesi veya neticenin Türkiye'de gerçekleşmesi halinde suç, Türkiye'de işlenmiş sayılır." ifadesi uyarınca gerçekleşen kabahat neticesinde Türk Kanunlarının uygulanacağı, aksi bir düşüncenin kabulü halinde kamu hukuku rejiminin kişiler arasında eşitsizlik doğuracağı, devletin egemenlik yetkisi ile buna bağlı cezalandırma tekelinin başka bir devletin keyfiyetine bırakılmasının Anayasının temel nitelikleri ile bağdaşmayacağı, kabahat ve suçların kamu hukuku rejimine tabi olduğu dikkate alındığında davalı idarenin tartışmasız olarak yaptırım uygulama hususunda yetkili olduğu görülmektedir.
Bu durumda, yer sağlayıcı olduğunu kabul eden davacı şirketin terör propagandası yaptığı sabit olan https://twitter.com/JinaBenav adlı hesabıkesinleşmiş mahkeme kararına rağmen yayından kaldırmadığı, bu sosyal medya hesabından yapılan paylaşımlarla AİHM kararlarına da aykırı olarak PKK terör örgütü ve terörist başı Apo'nun övüldüğü, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetinin aşağılandığı, kışkırtıcı ve saldırgan söylemlerle halkın devlete karşı ayaklanmaya teşvik edildiği açıktır.
Davacı tarafından, adı geçen hesabın kapatılmasının ifade özgürlüğüne aykırı olduğu iddia edilmekte ise de; hesabın erişime kapatılması kararının açık kanun hükmüne uygun olarak tesis edildiği, ulusal güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeninin sağlanması veya suç işlenmesinin önlenmesi meşru amaçlarına yönelik olduğu, demokratik toplumda bu müdahalenin gerekliliği açısından bakıldığında ise Türkiye Cumhuriyeti'nin terörle yoğun şekilde mücadele ettiği nazara alındığında acil ve önemli bir sosyal ihtiyaca cevap verdiği kanaatine varılmıştır.
İdari para cezasının miktarı yönünden; ceza belirlenirken yasa ile belirlenmiş sınırlara uyulduğu, alt sınırdan uzaklaşılmış olsa da üst sınırdan bir hayli düşük oranda ceza tayin edildiği, terör faaliyetlerinin bu denli yoğun olduğu bir ortamda devlet kurumlarınca öngörülen ve Türkiye Cumhuriyetinin tarafsız ve bağımsız mahkemesince onaylanan tedbirlerin uygulanmadığı, idari para cezasının meşru amacı ve cezaya muhatap şirketin ekonomik büyüklüğü nazara alındığında ölçülülük ilkesinin ihlal edilmediği değerlendirilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; Ankara 15.İdare Mahkemesince verilen 24/02/2017 gün ve E:2016/2590, K:2017/641 sayılı karar sonucu itibariyle yerinde olduğundan, davacı tarafın istinaf isteminin, yukarıda belirtilen gerekçe ile reddine,yargılama giderlerinin başvuruda bulunan taraf üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan miktar ile istinaf aşamasında fazladan alınan 31,40-TL karar harcının istenilmesi halinde ilgili tarafa iadesine,, 2577 sayılı Yasanın değişik 46. maddesi uyarınca kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay ilgili Dairesine temyiz yolu açık olmak üzere, 20/09/2017tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayfamızı Paylaşın
|